DENİZ KOYUNCUOĞLU
Gelecek Nesil ya da “Next Generation” Üniversiteler, teknolojik gelişmelere, küresel zorluklarla mücadeleye ve toplumsal değişimlere hızlı bir şekilde uyum sağlama yeteneği ile tanınan, geleceği şekillendirecek eğitim kurumlarıdır. Bu çalışmanın amacı, geleneksel akademik yaklaşımları sorgulayan ve karmaşık sorunları çözmek, öğrencileri dijitalleşen iş gücüne hazırlamak için disiplinler arası iş birliğine vurgu yapan gelecek nesil üniversiteler için kapsamlı bir model geliştirmektir. Bu modelde, teknoloji ve çevrimiçi öğrenme platformları, eğitim erişimini genişletmek ve kişiselleştirilmiş öğrenme yolları sunmak için dijital dönüşümde merkezi bir rol oynamaktadır. Sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk da öncelikli hedefler arasındadır. Üniversiteler, çevresel ve toplumsal girişimleri teşvik etmektedir. Bu çalışma, eğitim yaklaşımlarını dönüştürmek isteyen eğitim kurumlarına rehberlik etmek amacıyla bir kaynak olarak hizmet verirken, bu üniversitelerin gelecekte nasıl gelişebileceğini göstermektedir. Gelecek Nesil Üniversiteler hedefine ilerleyen üniversitelere yönelik öneriler, eğitim yaklaşımlarını dönüştürme konusunda rehberlik ve destek sunmaktadır. Bu çalışma, akademik dünyada bir değişimin gerekliliğini vurgulayarak, öğrencileri geleceğin zorluklarına en iyi şekilde hazırlayan, geleceğe odaklı, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir toplumun oluşumuna katkıda bulunan bir model sunmaktadır. Önerilen model, eğitim uygulamalarını gelecek neslin gereksinimlerine uygun hale getirmek isteyen üniversitelere rehberlik etmek amacıyla bir temel oluştururken, yükseköğretim sistemi alanında devam eden çalışmalara temel bir çerçeve sağlama potansiyeline sahiptir.
MEHMET ETLİOĞLU
Küresel ısınma, sera gazlarının etkileri, kirlilik ve küresel iklim değişikliği gibi bazı çevresel sorunlar tarım ve imalat sanayisiyle doğrudan bağlantılıdır. Sürekli artan ticari faaliyetler ile üretim, küresel olarak doğal çevreyi kirlettiği bilinmektedir. İnsan ihtiyaçları sınırsız ve buna karşın kaynakların sınırlı olduğu gerçeğinden hareketle organizasyonların örgütsel amaçlarına ulaşmalarında doğal kaynakları daha etkin ve verimli kullanmalarını zorunlu kılmaktadır. Kısa yaşam süresi nedeni çöpe neden olmayan daha az atık, tekrar kullanım, yeniden üretim ya da geri dönüşüm, enerji ve doğal kaynakların etkin ve verimli kullanımı, daha az ambalaj materyali kullanma ve çevreye zarar vermeyen materyallerin kullanılması gibi konular tüketicilerin sıklıkla üzerinde durduğu konuları oluşturmaktadır. İşletmelerin çevresel konulara daha bilinçli olarak yaklaşan bireylerin artan çevresel kaygılarını gidermeye yönelik hedeflerini, uygulamalarını ve stratejilerini de değiştirmeye zorlamaktadır. Bu bağlamda ekolojik veya çevre dostu ürünler ön plana çıkmaktadır. Artık günümüz tüketicisi çevre bilinci farkındalığıyla çevre dostu ürünler için daha fazla bir fiyat ödemeye razıdırlar. Tüketicilerde çevresel konulara yönelik bilinç oluşturulması ve aktivitelerin gerçekleştirilmesi, çevre dostu ürünleri benimsemesi ve yasal düzenlemeler çevresel bozulmayı önemli ölçüde azaltabilir. Yeşil tüketici hareketi, insanların ekosistem için sorumluluğunu temsil eder ve büyüyen bir pazarlama stratejisi olarak gelişmiştir. Bu çalışmanın amacı, 2000-2023 arası Web of Sciences (WoS) veri tabanında yeşil pazarlama ile ilgili yayınlanan makalelerin temel konu alanlarını, üretken ve etkili ülkeler, dergiler, yazarlar ve uluslararası çalışma iş birliklerini incelemektir. Bu amaçla, ağ, katman ve yoğunluk görselleştirme özelliklerine sahip olan VOSviewer 1.6.19 uygulaması ile yeşil pazarlama çalışmaları değerlendirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre en fazla çalışmanın makale olarak gerçekleştirildiği ve en fazla makalenin ise "Sustainability" dergisi tarafından yayınlandığı görülmektedir. Anahtar kelimeler esas alınarak yapılan konu incelemesinde yeşil pazarlama, sürdürülebilirlik, tüketim, davranış, etki, performans, tutum, yeşil, ürün, yönetim, sürdürülebilir pazarlama, tüketiciler ve öncüller gibi konuların incelendiği görülmektedir. En fazla yeşil pazarlama konularına odaklanan ülkeler ise sırasıyla Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Hindistan, İngiltere ve Avustralya’dır. Alandaki etkili yazarlar ise Chen, yu-shan, Kumar, Prsahant, Kim Kyung Hoon, D’souza, Clare, Leonidou, Leonidas, Leonidou, constantinos ve Sun yang olarak sıralanmaktadır.
KAMİL AHAT
Dijital dönüşüm ve yapay zekâ boyutunda yaşanmakta olan gelişmeler yetenek yönetimi uygulamalarını geliştirirken, uygulayan şirketlere çok daha etkili ve çevik olma imkânı sağlamaktadır. Sosyal medya, yetenek yönetimi yazılımları ve veri analizi gibi bazı kritik teknolojiler, şirketlere yetenekli çalışanları bulmaları ve elde tutmaları konusunda yardımcı olmaktadır. Ancak, yapay zekâ destekli algoritmalarla aday değerlendirmesi yapmanın önyargı riski taşıdığı göz ardı edilmemektedir. Yetenek yönetimi teknolojilerinin etkin bir şekilde uygulanabilmesi, insan kaynakları ve bilişim teknolojileri departmanları arasında sıkı bir iş birliği gerektirmektedir. Dijitalleşme ile kazanılan kabiliyetler dijital dönüşüm ve yapay zekâ uygulamaları ile organizasyonel yapıları ve kültürleri derinden etkileyeceği anlaşılmaktadır. Böylesi bir gelişim ve değişim döneminde kurumsal gelişim açısından stratejik bir ortak olarak kabul görülen insan kaynakları yönetimlerinin söz konusu teknolojik gelişmelerden uzak kalması düşünülemez. Alan yazında özellikle insan kaynakları yönetimi perspektifinden ve dijital dönüşüm ve yapay zekâ bağlamında yetenek yönetimi uygulamalarına yönelik çalışmaların az olması dikkat çekmektedir. Bu çalışma, yapay zekâ bağlamında yetenek yönetimi trendleri ve zorluklar hakkında genel bakış sunarken, yetenek yönetimi teknolojilerinin uygulanmasına yönelik bir model önermektedir. Çalışmanın metodolojisi, bir literatür analizi ve uygulamaya yönelik bir süreç modelinin geliştirilmesi biçimindedir. Amaç, şirketlerin yetenek yönetimi teknolojilerini başarılı bir şekilde uygulamalarına yardımcı olmak ve gelecekteki araştırma alanları için önerilerde bulunmaktır.
ALAADDİN CERİT
Metal yüzeyleri korozyona karşı koruma ve verimliliğini arttırma kimya sektörü açısından önemli konulardan birisidir. Günümüzde, hızlı teknolojik gelişimin bir sonucu olarak, makineler daha zorlu şartlar altında çalışmakta, özellikle aşınım, korozyon, erozyon, yorulma, oksidasyon, ısıl dayanım gibi önemli kriterleriyeterli düzeyde karşılayamamaktadır. Genel anlamda epoksi reçineler mükemmel yapışma, ısıl ve kimyasal direnç, çok iyi fiziko-mekaniksel ve elektrik yalıtımı özelliklerine sahiptir. Epoksi reçineler yaygın olarak endüstri kaplamalarında, diş hekimliğinde, protez üretiminde, fiber destekli plastiklerde, sert köpüklerde, çok amaçlı yapıştırıcılarda, elektrik izolatörlerinde, elektronik bileşenlerde, müzik aletlerinde, otomotiv, uzay ve havacılık sanayisinde kullanılır. Epoksilerin bahsedilen özellikleri modifikasyon ile daha da geliştirilebilir. Bu çalışmada farklı molekül kütleli (200, 300, 400 x103 g/mol) polistirenler epiklorhidrin ile modifiye edilerek, modifikasyon il birlikte polimere bağlanmış olan epiklorhidrin sayısına bağlı olarak adezyon özellikleri ve asit, baz, tuz gibi çeşitli çözeltilerdeki korozyon özellikleri mukayese edilmiştir. Sonuç olarak daha düşük molekül kütleli polimere (200 x103 g/mol) daha çok epoksi grup bağlandığı (%7,5) ve daha iyi adezyon (%84) ve korozyon özellikleri gösterdiği, daha yüksek molekül kütleli polimere (400 x103 g/mol) ise daha az epoksi grup bağlandığı (%4,9) ve daha kötü adezyon (%58) ve korozyon özelliklerine sahip olduğu tesbit edilmiştir.
A. ASLAN ŞENDOĞDU, MUHAMMET METİN TOSUN
Endüstri 4.0 teknolojilerinin üretim ve hizmet sektörlerinde gittikçe yaygınlaşarak insanın bazen yerini aldığı, bazen de işlerini kolaylaştırdığı görülmektedir. İleri teknolojik aletler ve yazılımların zaman içerisinde üretim ve hizmet sektörlerinin dışında da yayılmaya başlaması ve internet, mobil cihazlar gibi olanakların bireysel kullanıcılar arasında yaygınlaşması alışkanlıklarımızı değiştirmektedir. Bireysel olarak değişen ve gelişen insanoğlu içinde yaşadığı toplumu değiştirmektedir, yeni teknolojilerin topluma yansıyan etkisi ise Toplum 5.0 ideası ile açıklanmaktadır. Bu çalışmanın amacı, bankalarda çalışan personellerin Toplum 5.0 konusundaki farkındalıklarını, yeni teknolojiler karşısındaki tutumlarını ve bu teknolojileri kullanma niyetlerini hangi faktörlerin etkilediğini araştırmaktır. Demografik değişkenler ile alt boyutlar arasında anlamlı ilişki olup olmadığı ayrıca bankaların çalışanlarına Toplum 5.0 ile ilgili eğitim verip vermedikleri TKM (Teknoloji Kabul Modeli) ile araştırılmıştır. Bu amaçla Konya ve Karaman İlindeki bankalarda çalışan 442 personele anket tekniği ile ulaşılmıştır. Araştırma sonucunda; yeni teknolojilere karşı tutum ile kullanım niyeti arasında yüksek düzeyde pozitif yönde ilişki olduğu, algılanan faydanın da tutumu ve niyeti pozitif yönde etkilediği tespit edilmiştir. Algılanan kullanım kolaylığı ile diğer alt boyutlar arasında anlamlı bir ilişki saptanamamıştır. Ayrıca banka çalışanlarının %25,8’inin Toplum 5.0 hakkında bilgi sahibi olduğu, kurumlarında eğitim verilenlerin ise %9,5 olduğu tespit edilmiştir.