OLCAY KARAKAYA
Bu çalışmada 2008Q1-2020Q2 dönemlerini kapsayan zaman diliminde GSYH ve işsizlik verileri incelenerek Türkiye’de ekonomik büyüme ile işsizlik nedenselliği irdelenmiştir. Ekonomik büyüme modellerine kısaca değinilmiş olup, endüstri 4,0 olarak adlandırılan dijital dönüşüm anlayışının günümüz dünyasında ki yerine ve ekonomik büyüme anlayışı içindeki yerine vurgu yapılmıştır. İlgili çalışmada öncelikle veriler mevsim etkisinden arındırılmıştır. Tanımsal istatistikler ile korelasyon incelenmiştir. Birim kök testleri yapılıp seriler hazır hale getirilmiş sonra var modeli ile Granger nedensellik testi yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda işsizlikten GSYH doğru nedensellik tespit edilemezken, GSYH’den işsizliğe doğru Grencer nedensellik tespit edilmiştir.
MUSTAFA ATİLLA ARICIOĞLU
Endüstri 4.0 sürecinin varlığı Toplum 5.0 ile anlamlandırılmaya çalışılmasının temel gerekçesi devrimlerin toplumsal, siyasal ve ekonomik etkisini araştırma ile açıklanabilir. Bu da aslında toplumsal yapıları ve ekonomik ilişkileri tanımlamada kullanılan örgütlerin bu gelişmeleri nasıl anladığı ile yakından ilişkilidir. Çünkü toplum 5.0 kendisini; şeffaflık, açık ilişki ve paylaşım üzerinde anlatmaktadır ki, bu da güvenin varlığının ne denli önemli olduğunu gösterir. Çalışmada işletme alanında yapılmış tezler üzerinden örgüt temelli bir analiz yapılmaya çalışılmıştır. Çalışmada erişilebilen 193 tez incelenmiş olup bulgu ve yöntem açısından incelendikten sonra, amaç, uygulama ve sonuçlar bağlamındaki tutarlılık üzerinden ulaştıkları çıktılar incelenmiştir. Çalışma sonucunda tezlerin neredeyse tümünün nesnelci yöntemi tercih ettiği, araştırma tasarımında araştırma problemini açıklamanın belirginleştiği ve uygulamayı yönlendirmenin daha dikkate alındığı görülmektedir. Veri toplama aşamasında anket yöntemlerinin kullanıldığı, az sayıda da ikincil kaynaklar üzerinde çalışmaları yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Kullanılan ölçeklerin yabancı ve yerli olduğu, büyük ölçüde nicel yöntemi tercih edildiği belirlenmiştir. Sonuçları değerlendirilmesinde ise güvenin yeterli düzeyde olmadığı, farklı aktörlerin farklı düzeylerde kurduğu ilişkilerin sonuçlarının özetle şuna işaret ettiği görülmektedir ki; güvenin geliştirilmesinin Toplum 5.0 için Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu güçlü bir referanstır. Ancak bunun için büyük ölçüde ve kapsamlı birçok değişken ve parametrenin iyileştirilmesinin gerektiği görülmektedir.
MEHMET YASİN ÖZSAĞLAM
Tüm dünyada dijital dönüşüm yaşanmaktadır, insanlar iş ve günlük yaşantılarında interneti ve diğer dijital araçları yaygın olarak kullanmaktadır. Endüstri 4.0 kavramı altında artık internete bağlanıp veri alış verişi yapabilen akıllı cihazlar da yaygınlaşmaktadır, bu iletişim ağı Nesnelerin İnterneti (Internet of Things, kısaca IoT) olarak adlandırılmaktadır. IoT çevremizdeki tüm nesnelerin çevrimiçi olarak kontrolünün yanında onlardan gelecek olan verileri işlememize ve daha akıllı sistemler oluşturmamıza imkân sağlamaktadır. IoT, geleceğin teknolojilerinin en önemli alanlarından biri olarak kabul edilmektedir, birçok endüstri alanında büyük ilgi görmekte ve kullanılmaktadır. Üretim alanında çalışan makinalardan anlık veri alınması, bu verilerin işlenmesi ve yapay zekâ desteği ile kararların optimize edilmesi, cihazların kendi aralarında veri aktarması, her cihazın kendi verisini üretmesi ve personele iletmesi bu teknolojinin endüstriyel üretim alanındaki temel faydaları arasında bulunmaktadır. Bu araştırma makalesi, IoT teknolojisinin tanımları, oluşumları, temel gereksinimleri, özellikleri hakkında bilgi vermekte ayrıca IoT tabanlı ürün ve hizmetlerin dağıtımında gerekli olan teknolojileri ve müşteri değerini artırmak için kullanılan kurumsal uygulamalar için IoT kategorileri üzerine literatür taraması içermektedir.
A. ASLAN ŞENDOĞDU
Toplum 5.0, 2017’de Japonya Başbakanı Shinzo Abe tarafından Endüstri 4.0’ın bir uzantısı, toplumların gelişiminin beşinci aşaması olarak “Süper Akıllı Toplum” ifadesiyle öne sürülmüştür. Toplum 5.0’ın amacı; toplumun teknolojik gelişmeleri içselleştirmesi, böylelikle inovatif bir toplum olarak yaşam kalitesini artırmayı hedeflemesidir. Teknolojik gelişmelerle birlikte robotların yaşamımızın bir parçası haline gelmeye başladığı günümüzde, İnsan Kaynakları Yönetiminin insanı ikame eden yönüyle robotik kaynakların gücünden yararlandığı, onları yönettiği Robotik Kaynaklar Yönetimini de kapsayacak şekilde evrilmesi bir zorunluluk olmaktadır. Çalışmanın amacı; Toplum 5.0 sürecinde İnsan Kaynakları Yönetiminin, Robotik Kaynaklar Yönetimi ile işbirliğinde (robotik kaynaklardan yararlanmada) sınır olması gerektiğine dikkat çekmektir. Dünya genelinde ekonomide konjonktürel daralma, krizler, salgınlar vs. ile zaman zaman artan işsizlik oranları bazı kaygıları beraberinde getirmektedir. İşsizliğin gelecekte daha da artmasına yönelik bir tehditte robotik kaynaklardan yararlanmanın her geçen gün daha da yaygınlaşmasından gelmektedir. Bu yaygınlaşmada bir sınır olup olmayacağı, sınır olmaması halinde ortaya çıkabilecek açmazın olası vahim sonuçlarının tartışılması gereken elzem bir konu olduğu açıktır. Bu açmazın çözümünde, İnsan Kaynakları Yönetiminin Robotik Kaynaklar Yönetimi ile işbirliğinde bir sınır olması gerektiği düşünülmektedir. Bunun tüm ülkeleri ve dünyayı sarabilecek bir sorun olduğu, tıpkı dünyada iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarına odaklı Kyoto Protokolüne benzer bir protokol geliştirilmesi gerektiği savunulmaktadır. Buna yönelik olarak Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından sınırlamaya ilişkin protokolün kurallarının/yaptırımlarının ortaya konulması gereken “Pareto Optimumu Protokolü” önerilmektedir. Bu bağlamda, “Pareto Optimumu Protokolü” ile İnsan Kaynakları Yönetimi ve Robotik Kaynaklar Yönetiminin işbirliğinde bir sınır olması gerektiği, bunun Pareto Optimumunda 20/80 oranında olduğu gibi %80 insan kaynağı kullanımı ve robotik kaynak kullanımının %20 ile sınırlı tutulması gerektiği önerilmektedir.
ABDURRAHİM FURKAN MERCİMEK, TAHSİN GEÇKİL
Üretim, Endüstri 4.0’ın derinden etkilediği en önemli işletme fonksiyonudur. Üretim ile lojistik birbirinden ayrı düşünmenin imkânsız olduğu iki farklı faaliyettir. Tedarik zinciri, şirketlerin üretkenliğini ve rekabet gücünü artırmanın kilit bir unsuru haline gelmiştir. Bunu başarmak için, lojistik teknolojilerinin kapsamına ve etkisine ilişkin bilgiye dayalı teknoloji tabanlı bir strateji uygulamak esastır. Günümüz endüstrisinin temel değişikliklerine ayak uydurmaya çalışan işletmeler küresel rekabetle karşı karşıyadır. Bu arka plana karşı, şu anda Endüstri 4.0, üretimdeki bu zorluklarla başa çıkmanın ana konsepti olarak görülebilir. Bir derleme niteliğinde olan bu çalışma, lojistik sektörünün dijitalleşme sürecine ilişkin yeni bir resim oluşturmak için farklı yaklaşımları bir Lojistik 4.0 çerçevesinde birleştirmeyi amaçlamaktadır. Önce endüstriyel devrimlerin kısa tarihi incelendikten sonra Endüstri 4.0 tanımı ele alınmıştır akabinde Lojistik 4.0 terimi tanımlanmıştır. Dijitalleştirme, gerekli çözümü sağlayabilmek için tüm teknolojik temellerin iş birliğine dayandığından Lojistik 4.0'ı destekleyen mevcut çözümler, teknolojilere göre özetlenmektedir: katmanlı üretim/3D baskı, arttırılmış gerçeklik, büyük veri analitiği, blockchain teknolojisi, bulut hizmetleri, işbirlikçi planlama, tahmin ve yenileme, insansız hava araçları, elektronik, veri değişimi, e-satınalma, kurumsal kaynak planlama, global konumlandırma sistemleri ve genel paket telsiz hizmetleri (GPS ve GPRS), pick-to-light and pick-by-voice, radyo frekansı, tanımlama, satış ve operasyon planlaması, nesnelerin interneti, ulaştırma yönetim sistemi, depo yönetim sistemi, giyilebilir teknolojiler ve dijital ikiz. Araştırmacılar için bu inceleme, endüstriyel devrimlerin tarihsel gelişimi ile birlikte kavramsal bir çerçeve çizerek lojistik sektöründe Endüstri 4.0’ın etkilerini ve yerini literatür taraması yaparak tartışmıştır. Çalışma, Endüstri 4.0 ve Lojistik 4.0 alanında çalışma yapmak isteyenlere Türkçe olarak eşsiz bir literatür perspektifi sunmaktadır.